22 Mart 2012 Perşembe

KAFKAVARİ GARDA

Beş kişiydik, ya da altı. Biri annemdi, diğeri babam. Ötekiler kendi gürültülerindeydiler.  Yazın ortasında serinlik ve bahar havası: bunu ıslak gömleğimin soğukluğundan anlıyordum evet. Babamın neşeli hali kendini ele vermeme çabasından kaynaklıydı; annem ise zaten hep düşünceliydi. Ötekiler sürekli hareket halindeydiler. Bir siyaset tartışması, mevcut durumun hatırlanmasıyla kesilip, yeniden başlıyordu. Anneme eğilip, bileti almaya gideceğimi söyledim, ama asıl niyetim babamdan uzakta bir sigara içmekti. Raylara baka baka garın dışına doğru yöneldim. Daha yoldayken yaktığım sigaram bitti, bileti aldım, geri döndüm. Garın kalabalığında bizimkilere yöneldim: anneme ve babama. Anneme diğerlerini sordum. Sanki dediğimi duymamış gibi ya da sözcüklerin anlamını bilmiyormuş gibi baktı bana; "bileti aldın mı?" dedi sonunda. Başımla onayladım. Babama döndüm sonra. Bıyığının altında ince dudakaları neredeyse yok olmuştu. Gözleri uzaklara bakıyordu şimdi: içeriye doğru, geriye doğru... Uzak "geçmiş"lere doğru belki. Annem çoktan gitmişti. Nereye gitmişti acaba? Birinci yolda bekleyen trene baktım. Bir tek beni bekler gibiydi.  

6 Mart 2012 Salı

Dört Adımda Marx'ın Aristotelesçiliğinin Kanıtlanması


1.      Marx’a göre çalışma (Arbeit), öncelikle, hem insanın hem de doğanın rol  oynadığı bir süreçtir. Bir şey yaparken insan, kendisi ile doğa arasındaki karşılıklı ilişkileri başlatır, düzenler ve kontrol eder. Dolayısıyla, çalışma sırasında, çalışan kişi doğa üzerinde iş görür: “Doğa olmadan, duyulur dış dünya olmadan emek harcayan kişi (Arbeiter) hiçbir şey yaratamaz”. Doğa çalışan kişinin, işçinin, onun üzerinde kendi çalışmasını gerçekleştirdiği, onun içinde etkinlik gösterdiği, ondan hareketle ve onun aracılığıyla üretim yaptığı malzemedir (Stoff).

Öyleyse, doğa Aristoteles’in maddi nedenine (hyle / causa materialis) denk gelir. Daha fazla bir açıklamaya gerek yoktur burada. Kanıt kendiliğinden açıktır.

2.      Yalnız çalışma sürecinde doğanın da zorunlu olarak rol oynaması, bu süreçte etkin olan öğenin doğa olduğu anlamına gelmez. Yukarıdaki alıntının da gösterdiği gibi, çalışma sürecinde, yani doğal malzemeden bir şey yaratma sürecinde etkin olan öğe çalışan kişidir, yani insandır. İnsan doğanın ürünlerine kendi gereksinimine uygun olarak sahip olabilmek için, onun üzerinde kendi doğal güçlerini (ellerini, kafasını vs.) kullanır. Bu yolla dış dünyayı, doğayı değiştirir ve onu değiştirirken kendi doğasını da değiştirir. Uyuyan güçlerini geliştirir, onları kendi egemenliği için itaate zorlar. Dolayısıyla çalışma sürecinde insan, hem doğaya hem de kendine yeni bir biçim verir.

Öyleyse insan hyle’ye (yani Marx’ta doğaya, Aristoteles’te maddeye) kendi olanağını gerçekleştirerek bir biçim verir. Bu da energeia (etkin gerçeklik, Wirklichkeit) tarzında ortaya çıkacak olan şeylerin biçimi, eidos’udur yani biçimsel neden (eidos / causa formalis).

3.      Marx çalışmayı bütünüyle insana özgü biçimiyle ele alır. Daha doğrusu, onu, insanı hayvandan ayıran temel etkinlik olarak gösterir: “Bir örümcek, kendi işini dokumacıya benzer bir biçimde yapar ve bir arı peteğini yaparken pek çok mimarı utandırır. Ancak, en kötü mimarı en iyi arıdan ayıran şey, mimarın kendi yapısını gerçeklikte inşa etmeden önce onu kendi imgeleminde kurmasıdır. Her çalışma sürecinin sonunda, işçinin imgeleminde başlangıçta zaten varolan bir sonuca ulaşırız”.
Öyleyse, Marx’a göre her çalışma sürecinin başlangıcını oluşturan, çalışma sürecini başlatan bilinçli bir etkinlik, bir etkin neden sözkonusudur; yani değişimi,  hareketi, başlatan neden (arkhe tes metaboles, arkhe tes kineseos / causa efficiens) burada belirleyicidir.

4.      Böylece insanın emeğini, hayvanın emeğinden ve insanı hayvandan ayıran şeyin, insanın “bilinçli bir çalışma” gerçekleştirmesinden kaynaklandığını söyleyebiliriz: “Hayvan, dolaysız bir biçimde kendi yaşam etkinliğiyle birleşir. O kendini ondan ayırmaz ... İnsan kendi yaşam etkinliğini kendi istemesinin ve kendi bilincinin nesnesi yapar. Onun bilinçli bir yaşam etkinliği vardır... Bilinçli yaşam etkinliği insanı, dolaysız bir biçimde hayvanın yaşam etkinliğinden ayırır”. İnsanı hayvandan ayıran şey, insanın çalışma sürecine katılan ve bu süreci önceden belirleyen amacıdır. İnsan yalnızca üzerinde çalıştığı materyali değiştirmekle kalmaz, “çalışma tarzına (modus operandi) bir yasa görünümü veren kendi amacını” da gerçekleştirir ve kendi istencini bu amaca bağımlı kılar.

Öyleyse Marx’a göre, etkinliğin gerçekleşmesinde “amaç” belirleyicidir. Bu da, kendiliğinden açık ki, Aristoteles’in erek (telos) ve iyi (tagathon) ile ifade ettiği ereksel nedenine denk gelir (hou heneka / causa finalis).

Sonuç: Marx bir Aristotelesçidir.