29 Ocak 2013 Salı

20. Yüzyılda Felsefe Metinleri

Bu derste, 2014-15 Bahar Dönemi boyunca, Heidegger, Adorno ve Benjamin'in aşağıdaki metinleri ele alınacaktır: 


Heidegger, M. Varlık ve Zaman

Adorno, T. Minima Moralia

Benjamin, W. Pasajlar


Kuşkusuz bunlar sadece dersin temel metinleri, bunlara ek okumalar da söz konusu olacak. 

20. Yüzyılda Felsefe I (İçerik ve Kaynakça)

Bu derste, Dilthey, James, Bergson, Husserl, Heidegger ve Sartre'ın temel düşünce ve kavramları ele alınacaktır. Dilthey'da tinbilimleri ile doğabilimleri arasında yapılan ayrım temelinde, "Hermeneutik"in tinsel ve tarihsel olanı "anlama"nın (Verstehen) sanatı olarak ortaya konuşu, dersin Dilthey kısmının merkezine yerleştirilecek. Daha sonra James üzerinden pragmatizm düşüncesi, bir yöntem ve hakikat teorisi olarak ele alınacak. Bergson'un temel karşıtlıkları (süre / mekan; metafizik / bilim; sezgi / zeka; yaşam atılımı / madde; derin ben / yüzeysel ben; açık ahlak / kapalı ahlak) ortaya konarak, onun "fark" düşüncesine ve mistik yönüne değinilecek. Husserl'deki çeşitli indirgemeler (fenomenolojik, transsendental ve eidetik indirgemeler) gözönünde tutularak, fenomenolojik yöntemin aynı zamanda bir "ilk felsefe" (prote philosophia) projesi olduğu düşüncesi temele alınacak. Heidegger'in fenomenolojiyi "kendini gösterenin, kendini gösterdiği şekliyle, açık kılınması" şeklinde düşünmesinden hareketle, onun "fenomenolojik ontoloji" çizgisine dahil olduğu gösterilecek ve "varlık" ile "varolanı" ayırarak, varlığın  anlamı sorununa insan realitesi (Dasein) üzerinden yanıt verme denemesi olarak temel ontoloji çizgisi ortaya konacak. Sartre'ın ise "Hegel-Husserl-Heidegger" çizgisinde, "Kendi için olma", "Kendinde olma" ve "başkası için olma" kavramları ele alınarak, onun sorumluluğa dayanan etik düşüncesine değinilecek. En sonunda da Heidegger ile Sartre arasında geçen "humanizm tartışması"na bakılacak.

Kaynakça

Dilthey, Hermeneutik ve Tinbilimleri, (Çev. Doğan Özlem), Notos Yayınları, 2011
James, Pragmacılık, (Çev. Muzaffer Aşkın), MEB Yayınları, 1948
Bergson, Metafiziğe Giriş, (Çev. Barış Karacasu), Bilim ve Sanat Yayınları, 1998
Bergson, Ahlakın ve Dinin İki Kaynağı, (Çev. Mukadder Yakupoğlu), DoğuBatı Yay. 2004
Husserl, Fenomenoloji Üzerine Beş Ders, (Çev. Harun Tepe), Bilim ve Sanat Yay., 1997
Husserl, Kesin Bilim Olarak Felsefe, (Çev. Abdullah Kaygı), TFK yay., 2007
Husserl, "Fenomenoloji", (Çev. Aydın Gelmez), Baykuş Dergisi, Eylül 2010  
Heidegger, Varlık ve Zaman, (Çev. Kaan Ökten), Agora Yayınları, 2008
Heidegger, Metafizik Nedir, (Çev. Yusuf örnek), TFK Yayınları, 1994
Sartre, Varlık ve Hiçlik, (Çev. T. Ilgaz- G. Ç. Eksen), İthaki Yay., 2009 
Sartre, Varoluşçuluk, (Çev. Asım Bezirci) Say Yayınları, 1997

28 Ocak 2013 Pazartesi

Ortaçağ ve Rönesans Filozoflarından Seçilmiş Metinler (Ders İçeriği ve Kaynakça)

Bu derste ele alacağımız metinler, "Ortaçağların ruhunu" vermeye uygun olduğu düşünülen metinler olacak. Burada ilgimizi öncelikle "madde, maddi dünya, ruhun iyileştirilmesi, beden ve kötülük" meseleleri çekmektedir. Böylece Ortaçağ düşüncesi ile Platon'un görüşleri arasında ve, daha sonra da, Rönesans döneminin genel yönelimiyle bir bağlantı kurabilme olanağı yakalayacağız. Bu nedenle, ilkin, Ortaçağ Felsefesine bir geçiş olacak tarzda Plotinos'un Enneadlar kitabının bazı bölümleri ele alınacak. Daha sonra Augustinus'un İtiraflar kitabından "kötülük" sorunuyla ilgili yerler okunacak. İslam Dünyası içinde felsefi düşünceler ortaya koyan iki filozofun, Ebu Bekir Er-Razi ve Sühreverdi'nin de görüşleri bu bağlamda ele alınacak.

Kaynaklar

Augustinus, İtiraflar, (Çev. Çiğdem Dürüşken), Kabalcı Yayınları, 2010
E.B. Er-Razi, Felsefe Risaleleri, (Çev. Mahmut Kaya). Türkiye Yazma Eserler Kurumu Yay. 2016
Ş. Sühreverdi, İşrak Felsefesi, İz Yayıncılık, 2010

İkincil Kaynaklar daha sonra bildirilecek.

4 Ocak 2013 Cuma

FELSEFE ALANINDA -LİSANS VE LİSANSÜSTÜ DÜZEYDE- BİR ÖDEV NASIL YAZILMALIDIR?


Çeşitli derslerde verdiğim ödevleri okuduğumda, bir ödev hazırlanırken uyulması gereken çok basit kurallara dikkat edilmediğini görüyorum. Bu kurallara uyulmamasının çok çeşitli nedenleri olabilir; ama öyle görünüyor ki, en açıkta olan neden “ödevin nasıl hazırlanması gerektiğini bilmemek” olarak ortaya çıkıyor. Bu “bilmeme” durumunu kısmen elimine etmek için, burada, felsefe alanında ödev hazırlanırken nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda “çok genel” birkaç noktayı ortaya koymak istedim. Bunu yapmaktaki niyetim, “çalışma disiplini” hakkında ahkâm kesmek değil kuşkusuz; ben, “çalışırken nasıl çalıştığımı da göstererek” bir çalışma biçimine işaret etmek istedim sadece. Böylece, lisans düzeyindeki öğrencilerimin “ben böyle yapılması gerektiğini bilmiyordum”   deme haklarını da ellerinden almış oluyorum artık. Öyleyse felsefe alanında, lisans düzeyinde bir ödev yazılırken uyulması beklenen noktalara geçebiliriz:
1.      Ödevin yazılmaya başlanmasından önceki aşamada, konu olarak seçilecek alan, kavram ya da filozofa ilişkin, ön hazırlık mahiyetinde, genel okumalar yapılmalıdır. Bu genel okumalar yoluyla, ödevi hazırlamayı düşünen öğrenci, kendi kapasitesini de sınamalıdır. Örneğin felsefede “diyalektik” kavramı gibi çok geniş bir konuyu kendisine ödev konusu olarak seçmiş olan öğrenci, bu genel okumalarla, bu konunun uçsuz-bucaksız bir yayılımının olduğunu; örneğin bir Hegel’in felsefe sistemine nüfuz etmeden, bu konunun altından kalkılamayacağını; diyalektik konusunda da Hegel gibi bir filozofun üzerinden atlanamayacağını hemen görmelidir.  Böylece, en başta yapılması gereken şey, genel okumalar yoluyla, kişinin kendisini “sınırlandırması”dır; yani ödevi yapmayı düşünen öğrenci “ödev konusunu sınırlandırmalı”dır.
2.      Alana, kavrama ya da filozof(lar)a ilişkin genel okumalar, ödevi hazırlayacak kişiye “genel bir fikir” vermeli, daha doğrusu “kazandırmalı”dır. Bu genel fikrin, “doğruluğu”, konuya uygunluğu, “uçuk” bir fikir olup olmadığı konusunda kişi “durup düşünmeli”dir. Bu düşünmeden sonra, fikir genel bir tartışmaya açılmalı, konuyla bağlantısında diğer insanların fikirlerine başvurulmalıdır.
3.      Genel okumalardan sonra, yeni okumalara, daha spesifik okumalara geçilmelidir. Bu aşamada, artık “ezbere düşünceler” ve “genel hükümler” elimine edilmeli, çeşitli metinlerden alıntılar yapılmalı, bu alıntılar alt başlıklara, konunun ana öğelerine göre ayrılmalı ve düzenlenmelidir. Artık kısmen netleşmeye başlayan fikirler ile uygun düşen ve düşmeyen alıntılar göz önünde tutulmalı ve artık “metinlerle tartışmaya” başlanmalıdır.
4.      Bunlar yapıldıktan sonra, ödevin ilk taslak hali yazılmaya başlanmalıdır. Burada, daha önceki aşamadaki “metinlerle tartışma”nın sonucu olarak, metinlerden yapılan alıntıların hangilerinin ödeve girip girmeyeceğine karar verilmelidir.
5.      Ödevin yazılması sırasında, “taslak(lar)” kesinlikle göz önünde tutulmalıdır. “Sıfırdan başlayıp yazmak” diye bir şey yoktur; metinler metinleri gerektirir, metinler metinlere yol açar. Ödev yazılma aşamasında düşünce “çıkmaza girdiğinde” (ki bu sık sık olur ve aslında olmalıdır), tekrar tutulmuş notlara, yazılara, kitaplara dönülmeli ve yeni okumalar yapılmalıdır.
6.      Yazma sırasında, yazının başında ödevin ana hattı özet şeklinde ortaya konmalı, bu ödevde “ne yapılmaya çalışıldığı” açık bir biçimde belirtilmelidir. Ana metin içinde “uzun alıntılar”, “kaynak göstermeden alıntılar” yapılmamalı;  başkalarının yazdıkları veya başkalarının düşünceleri “kendi yazımızmış ya da kendi düşüncemizmiş” izlenimi verecek tarzda aktarılmamalıdır (Bu ödevlerde gördüğümüz, çok sık tekrarlanan bir “hata”dır; çalıntı dememek için “hata” dediğimi de ayrıca belirteyim).   Kullandığım kaynakları başta ya da sonda belirtmiştim demek, ödevi hazırlayanı “kurtarabilecek” bir mazeret değildir.      
7.      Ödevin sonunda kesinlikle bir “kaynakça” olmalıdır; bu kaynakçada kullanılan metinlerin künyesi (sırasıyla yazar adı, kitap ya da makale adı, yayınevi, yayın yeri ve yayın yılı) açık olarak verilmelidir.
8.      Bu tarzda bir ödevin hazırlanması, konunun kapsamına göre, belirli bir zaman gerektirir. Ama böylesi bir ödev hazırlamak için bir ya da birkaç günün yeterli olmayacağı açıktır. Bu bir “deha” ya da “tanrısal güç” meselesi değil, bir ödev hazırlama meselesidir.
Burada belirttiğim noktalar, yukarıda da söylediğim gibi, bir ödev hazırlanırken uyulması gereken en basit kuralları gösteriyor. Ama kişiler şöyle itiraz edebilirler: Biz “kuralsızlığın kurallarına uyarız”. Ya da şöyle diyebilirler: Biz bir “esinle” yazıyoruz; kafamıza göre yazıyoruz; zevk alarak vs. vs. Bunların hepsi o kişiler için, saygı duyulası, haklı gerekçeler olarak görülebilir. Genel olarak sanat ve edebiyat yapıtları ya da, öylesine, “düşünce çağrışımları” oldukça güzel de olabilir ve bunlar üretilirken yukarıdaki kurallara ya da hiçbir kurala uyulmaması, “daha hayırlı ve zevkli” olabilir. Ama burada benim yazdıklarımın, lisans düzeyinde bir “ödev” için söz konusu olduğunu sanırım tekrar söylememe gerek yok. Ödev, bir “ödev”dir, doğası gereği.