4 Ocak 2013 Cuma

FELSEFE ALANINDA -LİSANS VE LİSANSÜSTÜ DÜZEYDE- BİR ÖDEV NASIL YAZILMALIDIR?


Çeşitli derslerde verdiğim ödevleri okuduğumda, bir ödev hazırlanırken uyulması gereken çok basit kurallara dikkat edilmediğini görüyorum. Bu kurallara uyulmamasının çok çeşitli nedenleri olabilir; ama öyle görünüyor ki, en açıkta olan neden “ödevin nasıl hazırlanması gerektiğini bilmemek” olarak ortaya çıkıyor. Bu “bilmeme” durumunu kısmen elimine etmek için, burada, felsefe alanında ödev hazırlanırken nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda “çok genel” birkaç noktayı ortaya koymak istedim. Bunu yapmaktaki niyetim, “çalışma disiplini” hakkında ahkâm kesmek değil kuşkusuz; ben, “çalışırken nasıl çalıştığımı da göstererek” bir çalışma biçimine işaret etmek istedim sadece. Böylece, lisans düzeyindeki öğrencilerimin “ben böyle yapılması gerektiğini bilmiyordum”   deme haklarını da ellerinden almış oluyorum artık. Öyleyse felsefe alanında, lisans düzeyinde bir ödev yazılırken uyulması beklenen noktalara geçebiliriz:
1.      Ödevin yazılmaya başlanmasından önceki aşamada, konu olarak seçilecek alan, kavram ya da filozofa ilişkin, ön hazırlık mahiyetinde, genel okumalar yapılmalıdır. Bu genel okumalar yoluyla, ödevi hazırlamayı düşünen öğrenci, kendi kapasitesini de sınamalıdır. Örneğin felsefede “diyalektik” kavramı gibi çok geniş bir konuyu kendisine ödev konusu olarak seçmiş olan öğrenci, bu genel okumalarla, bu konunun uçsuz-bucaksız bir yayılımının olduğunu; örneğin bir Hegel’in felsefe sistemine nüfuz etmeden, bu konunun altından kalkılamayacağını; diyalektik konusunda da Hegel gibi bir filozofun üzerinden atlanamayacağını hemen görmelidir.  Böylece, en başta yapılması gereken şey, genel okumalar yoluyla, kişinin kendisini “sınırlandırması”dır; yani ödevi yapmayı düşünen öğrenci “ödev konusunu sınırlandırmalı”dır.
2.      Alana, kavrama ya da filozof(lar)a ilişkin genel okumalar, ödevi hazırlayacak kişiye “genel bir fikir” vermeli, daha doğrusu “kazandırmalı”dır. Bu genel fikrin, “doğruluğu”, konuya uygunluğu, “uçuk” bir fikir olup olmadığı konusunda kişi “durup düşünmeli”dir. Bu düşünmeden sonra, fikir genel bir tartışmaya açılmalı, konuyla bağlantısında diğer insanların fikirlerine başvurulmalıdır.
3.      Genel okumalardan sonra, yeni okumalara, daha spesifik okumalara geçilmelidir. Bu aşamada, artık “ezbere düşünceler” ve “genel hükümler” elimine edilmeli, çeşitli metinlerden alıntılar yapılmalı, bu alıntılar alt başlıklara, konunun ana öğelerine göre ayrılmalı ve düzenlenmelidir. Artık kısmen netleşmeye başlayan fikirler ile uygun düşen ve düşmeyen alıntılar göz önünde tutulmalı ve artık “metinlerle tartışmaya” başlanmalıdır.
4.      Bunlar yapıldıktan sonra, ödevin ilk taslak hali yazılmaya başlanmalıdır. Burada, daha önceki aşamadaki “metinlerle tartışma”nın sonucu olarak, metinlerden yapılan alıntıların hangilerinin ödeve girip girmeyeceğine karar verilmelidir.
5.      Ödevin yazılması sırasında, “taslak(lar)” kesinlikle göz önünde tutulmalıdır. “Sıfırdan başlayıp yazmak” diye bir şey yoktur; metinler metinleri gerektirir, metinler metinlere yol açar. Ödev yazılma aşamasında düşünce “çıkmaza girdiğinde” (ki bu sık sık olur ve aslında olmalıdır), tekrar tutulmuş notlara, yazılara, kitaplara dönülmeli ve yeni okumalar yapılmalıdır.
6.      Yazma sırasında, yazının başında ödevin ana hattı özet şeklinde ortaya konmalı, bu ödevde “ne yapılmaya çalışıldığı” açık bir biçimde belirtilmelidir. Ana metin içinde “uzun alıntılar”, “kaynak göstermeden alıntılar” yapılmamalı;  başkalarının yazdıkları veya başkalarının düşünceleri “kendi yazımızmış ya da kendi düşüncemizmiş” izlenimi verecek tarzda aktarılmamalıdır (Bu ödevlerde gördüğümüz, çok sık tekrarlanan bir “hata”dır; çalıntı dememek için “hata” dediğimi de ayrıca belirteyim).   Kullandığım kaynakları başta ya da sonda belirtmiştim demek, ödevi hazırlayanı “kurtarabilecek” bir mazeret değildir.      
7.      Ödevin sonunda kesinlikle bir “kaynakça” olmalıdır; bu kaynakçada kullanılan metinlerin künyesi (sırasıyla yazar adı, kitap ya da makale adı, yayınevi, yayın yeri ve yayın yılı) açık olarak verilmelidir.
8.      Bu tarzda bir ödevin hazırlanması, konunun kapsamına göre, belirli bir zaman gerektirir. Ama böylesi bir ödev hazırlamak için bir ya da birkaç günün yeterli olmayacağı açıktır. Bu bir “deha” ya da “tanrısal güç” meselesi değil, bir ödev hazırlama meselesidir.
Burada belirttiğim noktalar, yukarıda da söylediğim gibi, bir ödev hazırlanırken uyulması gereken en basit kuralları gösteriyor. Ama kişiler şöyle itiraz edebilirler: Biz “kuralsızlığın kurallarına uyarız”. Ya da şöyle diyebilirler: Biz bir “esinle” yazıyoruz; kafamıza göre yazıyoruz; zevk alarak vs. vs. Bunların hepsi o kişiler için, saygı duyulası, haklı gerekçeler olarak görülebilir. Genel olarak sanat ve edebiyat yapıtları ya da, öylesine, “düşünce çağrışımları” oldukça güzel de olabilir ve bunlar üretilirken yukarıdaki kurallara ya da hiçbir kurala uyulmaması, “daha hayırlı ve zevkli” olabilir. Ama burada benim yazdıklarımın, lisans düzeyinde bir “ödev” için söz konusu olduğunu sanırım tekrar söylememe gerek yok. Ödev, bir “ödev”dir, doğası gereği.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder