Çeşitli derslerde
verdiğim ödevleri okuduğumda, bir ödev hazırlanırken uyulması gereken çok basit
kurallara dikkat edilmediğini görüyorum. Bu kurallara uyulmamasının çok çeşitli
nedenleri olabilir; ama öyle görünüyor ki, en açıkta olan neden “ödevin nasıl
hazırlanması gerektiğini bilmemek” olarak ortaya çıkıyor. Bu “bilmeme” durumunu
kısmen elimine etmek için, burada, felsefe alanında ödev hazırlanırken nelere
dikkat edilmesi gerektiği konusunda “çok genel” birkaç noktayı ortaya koymak
istedim. Bunu yapmaktaki niyetim, “çalışma disiplini” hakkında ahkâm kesmek
değil kuşkusuz; ben, “çalışırken nasıl çalıştığımı da göstererek” bir çalışma
biçimine işaret etmek istedim sadece. Böylece, lisans düzeyindeki
öğrencilerimin “ben böyle yapılması gerektiğini bilmiyordum” deme
haklarını da ellerinden almış oluyorum artık. Öyleyse felsefe alanında, lisans
düzeyinde bir ödev yazılırken uyulması beklenen noktalara geçebiliriz:
1.
Ödevin yazılmaya başlanmasından önceki
aşamada, konu olarak seçilecek alan, kavram ya da filozofa ilişkin, ön hazırlık
mahiyetinde, genel okumalar yapılmalıdır. Bu genel okumalar yoluyla, ödevi
hazırlamayı düşünen öğrenci, kendi kapasitesini de sınamalıdır. Örneğin
felsefede “diyalektik” kavramı gibi çok geniş bir konuyu kendisine ödev konusu
olarak seçmiş olan öğrenci, bu genel okumalarla, bu konunun uçsuz-bucaksız bir
yayılımının olduğunu; örneğin bir Hegel’in felsefe sistemine nüfuz etmeden, bu
konunun altından kalkılamayacağını; diyalektik konusunda da Hegel gibi bir
filozofun üzerinden atlanamayacağını hemen görmelidir. Böylece, en başta yapılması gereken şey, genel
okumalar yoluyla, kişinin kendisini “sınırlandırması”dır; yani ödevi yapmayı
düşünen öğrenci “ödev konusunu sınırlandırmalı”dır.
2.
Alana, kavrama ya da filozof(lar)a
ilişkin genel okumalar, ödevi hazırlayacak kişiye “genel bir fikir” vermeli,
daha doğrusu “kazandırmalı”dır. Bu genel fikrin, “doğruluğu”, konuya uygunluğu,
“uçuk” bir fikir olup olmadığı konusunda kişi “durup düşünmeli”dir. Bu
düşünmeden sonra, fikir genel bir tartışmaya açılmalı, konuyla bağlantısında
diğer insanların fikirlerine başvurulmalıdır.
3.
Genel okumalardan sonra, yeni okumalara,
daha spesifik okumalara geçilmelidir. Bu aşamada, artık “ezbere düşünceler” ve “genel
hükümler” elimine edilmeli, çeşitli metinlerden alıntılar yapılmalı, bu
alıntılar alt başlıklara, konunun ana öğelerine göre ayrılmalı ve
düzenlenmelidir. Artık kısmen netleşmeye başlayan fikirler ile uygun düşen ve
düşmeyen alıntılar göz önünde tutulmalı ve artık “metinlerle tartışmaya”
başlanmalıdır.
4.
Bunlar yapıldıktan sonra, ödevin ilk
taslak hali yazılmaya başlanmalıdır. Burada, daha önceki aşamadaki “metinlerle
tartışma”nın sonucu olarak, metinlerden yapılan alıntıların hangilerinin ödeve
girip girmeyeceğine karar verilmelidir.
5.
Ödevin yazılması sırasında, “taslak(lar)”
kesinlikle göz önünde tutulmalıdır. “Sıfırdan başlayıp yazmak” diye bir şey
yoktur; metinler metinleri gerektirir, metinler metinlere yol açar. Ödev
yazılma aşamasında düşünce “çıkmaza girdiğinde” (ki bu sık sık olur ve aslında
olmalıdır), tekrar tutulmuş notlara,
yazılara, kitaplara dönülmeli ve yeni okumalar yapılmalıdır.
6.
Yazma sırasında, yazının başında ödevin
ana hattı özet şeklinde ortaya konmalı, bu ödevde “ne yapılmaya çalışıldığı”
açık bir biçimde belirtilmelidir. Ana metin içinde “uzun alıntılar”, “kaynak
göstermeden alıntılar” yapılmamalı;
başkalarının yazdıkları veya başkalarının düşünceleri “kendi yazımızmış
ya da kendi düşüncemizmiş” izlenimi verecek tarzda aktarılmamalıdır (Bu
ödevlerde gördüğümüz, çok sık tekrarlanan bir “hata”dır; çalıntı dememek için “hata”
dediğimi de ayrıca belirteyim). Kullandığım kaynakları başta ya da sonda
belirtmiştim demek, ödevi hazırlayanı “kurtarabilecek” bir mazeret değildir.
7.
Ödevin sonunda kesinlikle bir “kaynakça”
olmalıdır; bu kaynakçada kullanılan metinlerin künyesi (sırasıyla yazar adı,
kitap ya da makale adı, yayınevi, yayın yeri ve yayın yılı) açık olarak
verilmelidir.
8.
Bu tarzda bir ödevin hazırlanması,
konunun kapsamına göre, belirli bir zaman gerektirir. Ama böylesi bir ödev
hazırlamak için bir ya da birkaç günün yeterli olmayacağı açıktır. Bu bir “deha”
ya da “tanrısal güç” meselesi değil, bir ödev hazırlama meselesidir.
Burada belirttiğim
noktalar, yukarıda da söylediğim gibi, bir ödev hazırlanırken uyulması gereken
en basit kuralları gösteriyor. Ama kişiler şöyle itiraz edebilirler: Biz “kuralsızlığın
kurallarına uyarız”. Ya da şöyle diyebilirler: Biz bir “esinle” yazıyoruz;
kafamıza göre yazıyoruz; zevk alarak vs. vs. Bunların hepsi o kişiler için,
saygı duyulası, haklı gerekçeler olarak görülebilir. Genel olarak sanat ve
edebiyat yapıtları ya da, öylesine, “düşünce çağrışımları” oldukça güzel de
olabilir ve bunlar üretilirken yukarıdaki kurallara ya da hiçbir kurala
uyulmaması, “daha hayırlı ve zevkli” olabilir. Ama burada benim yazdıklarımın,
lisans düzeyinde bir “ödev” için söz konusu olduğunu sanırım tekrar söylememe
gerek yok. Ödev, bir “ödev”dir, doğası gereği.